Belediye başkanlığının son birkaç ayına yetişmiş olsak da; Memet Ali Ünal'la ilgili birkaç kelam etmemiz gerekir diye düşünüyoruz...
Allah rahmet eylesin...
Kıratlı yılların en popüler isimlerinden birisiydi... Herkesle hemen ortamda diyolg kurabilen, tebessümü kimseye çok görmeyen; ara-sıra yaptığı esprilerle kendi kendisini bile kendinden geçiren bir yöneticiydi...
İlaveten...
Kızınca da, çevresindekiler kaçacak delik arardı deyim yerindeyse...
Tortum'a gidişte yolun sol tarafına düşen Karagöbek köyündendi o da; tıpkı bir dönemin en hararetli siyasetçisi İsmail Köse gibi... Bu sebepten olacak, Karagöbeklilerin bıçağının her iki tarafının da keskin olduğu yıllardı o yıllar...
Ünal'ın döneminde ekmek sahibi olupta bugün olmuş kendisine halen daha duacı olan çok insan biliriz...
O kimdi biliyor musunuz?
Erzurum'un bir dönemine adını yazdıran, hırs ve ihtiras nedir bilmeyen bir belediye başkanıydı...
Güzel insandı, vesselam!
Allah rahmetiyle muamele eylesin...
Ailesine, eş, dost ve yakınlarına sabr-ı cemiller olsun...
***
Böyle işte...
Mahkeme kadıya mülk olmadığı gibi, şu fani dünya da biz insanlara baki kalmıyor neticede...
Gelen gidiyor, konan göçüyor yani...
Aslolan ne, biliyor musunuz?
Hoş bir sada bırakmak gökkubbeye...
Yolculuk vakti gelip, sırtını dönüp gidince bu dünyaya; ardında kalanların yüreğine dokunabilmek...
Yalansız...
Dolansız...
Ve riyasız yaşayabilmek...
Hesapsız...
Kitapsız...
Dümdüz, tıpkı bir elif gibi sürebilmek şu hayatı...
Ne garip...
Mehmet Ali Ünal toprağa verilirken, aklımıza ne geldi biliyor musunuz?
Kimi koltuk sahiplerini hizadan çıkartan şatafat, debdebe, dünya, mevki ve makam hırsı...
Büyüklenmek...
Kibirlenmek...
Böbürlenmek...
Hiçbiri beş para etmiyor anlayacağınız...
Yine ne varsa insanlıkta, adamlıkta, heriflikte, dürüstlükte, ahlakta, edepte ve haya da var...
Gerçekten de öyle...
Bir Mehmet Ali Ünal gibi ardında sevenleri ve duacı olanları bırakmak var, bir de yukarıda sıraladığımız şu kötü hasletlerle yaşayıp, göçüp gidivermek var...
Hülasa;
Mahmut olsanız da gidiyorsunuz, Ahmet olsanız da gidiyorsunuz, Mehmet olsanız da gidiyorsunuz...
Demek ki neymiş?
Mesele; "nam sahibi olma" meselesi değil, "adam olma" meselesiymiş...
Bu kadar basit işte...
TABELA KOMEDİSİ!
Büyükşehir Belediyesi'nin şehir merkezine serpiştirdiği yönlendirme tabelalarıyla ilgili dün bir basın bülteni düştü haber merkezlerine...
Mealen şöyleydi:
"Büyükşehir Belediyesi, yerli ve yabancı turistlerin işini kolaylaştırmak amacıyla şehrin birçok noktasına tarihi ve turistik mekanların yönünü gösteren tabelalar yerleştirdi..."
Süper bir haberdi bu...
Zira denilebilir ki; bir turizm şehri olan Erzurum'da önemli eksikliklerden birisiydi hem de...
Neyse...
Merak ettik ve şöyle yakından bir görelim dedik şu tabelaları...
O da ne!
Tamamı Türkçe!
Evet evet, turistlerin işini kolaylaştırsın diye tasarlanan yönlendirme tabelalarının tamamında tarihi ve turistik eserlerin isimlerine sadece Türkçe olarak yer verilmiş...
Eee!
Ne anladık şimdi bu işten?
***
Devam edelim...
Üşenmedik ve kısa bir araştırma yaptık başka vilayetlerden; bakalım dedik ki, acaba oralarda durum nasılmış diye...
İşte bu!
Yönlendirme tabelalarına tarihi ve turistik eserlerin isimlerine Türkçe yer verildiği gibi, İngilizce karşılıkları da eklenmiş... Hatta Karadeniz'deki bazı şehirlerde bu iş o kadar ciddiye alınmış ki; aynı anda hem İngilizce ve hem de Arapça uyarılarda bile bulunulmuş...
Düşünebiliyor musunuz?
Dünya kış turizmi literatürüne adını yazdırmış bir şehir var ortada ama her ne hikmetse böyle bir şehirde yönlendirme tabelalarında turizm adeta safdışı bırakılmış...
Şimdi...
Biz öyle zannediyoruz ki, böyle bir manzaranın ortaya çıkması bile-isteye olmamıştır; ama bu demek değildir ki; telafisi de mümkün olmasın!..
Öyle ya!
Önümüzde EYOWF 2017 var...
Onu da geçtik...
Erzurum artık dünyaca ünlü bir kış turizm merkezi ve herkesin çabası ise, bu şehre dünyanın dört bir yanından turist çekebilmek, öyle değil mi?
Elbette öyle...
O halde ne yapmak lazım?
Şöyle ki;
Basit gibi görünen bu tip aksaklıkları ortadan kaldırmamız ve bir turizm şehri olduğumuza önce "kendi kentimizi" inandırmamız lazım... Kısacası; o tabelaları bir revizyona tabi tutup, turizm kenti Erzurum'a yakışır bir hale sokmamız lazım, vesselam!..
Allah rahmet eylesin...
Kıratlı yılların en popüler isimlerinden birisiydi... Herkesle hemen ortamda diyolg kurabilen, tebessümü kimseye çok görmeyen; ara-sıra yaptığı esprilerle kendi kendisini bile kendinden geçiren bir yöneticiydi...
İlaveten...
Kızınca da, çevresindekiler kaçacak delik arardı deyim yerindeyse...
Tortum'a gidişte yolun sol tarafına düşen Karagöbek köyündendi o da; tıpkı bir dönemin en hararetli siyasetçisi İsmail Köse gibi... Bu sebepten olacak, Karagöbeklilerin bıçağının her iki tarafının da keskin olduğu yıllardı o yıllar...
Ünal'ın döneminde ekmek sahibi olupta bugün olmuş kendisine halen daha duacı olan çok insan biliriz...
O kimdi biliyor musunuz?
Erzurum'un bir dönemine adını yazdıran, hırs ve ihtiras nedir bilmeyen bir belediye başkanıydı...
Güzel insandı, vesselam!
Allah rahmetiyle muamele eylesin...
Ailesine, eş, dost ve yakınlarına sabr-ı cemiller olsun...
***
Böyle işte...
Mahkeme kadıya mülk olmadığı gibi, şu fani dünya da biz insanlara baki kalmıyor neticede...
Gelen gidiyor, konan göçüyor yani...
Aslolan ne, biliyor musunuz?
Hoş bir sada bırakmak gökkubbeye...
Yolculuk vakti gelip, sırtını dönüp gidince bu dünyaya; ardında kalanların yüreğine dokunabilmek...
Yalansız...
Dolansız...
Ve riyasız yaşayabilmek...
Hesapsız...
Kitapsız...
Dümdüz, tıpkı bir elif gibi sürebilmek şu hayatı...
Ne garip...
Mehmet Ali Ünal toprağa verilirken, aklımıza ne geldi biliyor musunuz?
Kimi koltuk sahiplerini hizadan çıkartan şatafat, debdebe, dünya, mevki ve makam hırsı...
Büyüklenmek...
Kibirlenmek...
Böbürlenmek...
Hiçbiri beş para etmiyor anlayacağınız...
Yine ne varsa insanlıkta, adamlıkta, heriflikte, dürüstlükte, ahlakta, edepte ve haya da var...
Gerçekten de öyle...
Bir Mehmet Ali Ünal gibi ardında sevenleri ve duacı olanları bırakmak var, bir de yukarıda sıraladığımız şu kötü hasletlerle yaşayıp, göçüp gidivermek var...
Hülasa;
Mahmut olsanız da gidiyorsunuz, Ahmet olsanız da gidiyorsunuz, Mehmet olsanız da gidiyorsunuz...
Demek ki neymiş?
Mesele; "nam sahibi olma" meselesi değil, "adam olma" meselesiymiş...
Bu kadar basit işte...
TABELA KOMEDİSİ!
Büyükşehir Belediyesi'nin şehir merkezine serpiştirdiği yönlendirme tabelalarıyla ilgili dün bir basın bülteni düştü haber merkezlerine...
Mealen şöyleydi:
"Büyükşehir Belediyesi, yerli ve yabancı turistlerin işini kolaylaştırmak amacıyla şehrin birçok noktasına tarihi ve turistik mekanların yönünü gösteren tabelalar yerleştirdi..."
Süper bir haberdi bu...
Zira denilebilir ki; bir turizm şehri olan Erzurum'da önemli eksikliklerden birisiydi hem de...
Neyse...
Merak ettik ve şöyle yakından bir görelim dedik şu tabelaları...
O da ne!
Tamamı Türkçe!
Evet evet, turistlerin işini kolaylaştırsın diye tasarlanan yönlendirme tabelalarının tamamında tarihi ve turistik eserlerin isimlerine sadece Türkçe olarak yer verilmiş...
Eee!
Ne anladık şimdi bu işten?
***
Devam edelim...
Üşenmedik ve kısa bir araştırma yaptık başka vilayetlerden; bakalım dedik ki, acaba oralarda durum nasılmış diye...
İşte bu!
Yönlendirme tabelalarına tarihi ve turistik eserlerin isimlerine Türkçe yer verildiği gibi, İngilizce karşılıkları da eklenmiş... Hatta Karadeniz'deki bazı şehirlerde bu iş o kadar ciddiye alınmış ki; aynı anda hem İngilizce ve hem de Arapça uyarılarda bile bulunulmuş...
Düşünebiliyor musunuz?
Dünya kış turizmi literatürüne adını yazdırmış bir şehir var ortada ama her ne hikmetse böyle bir şehirde yönlendirme tabelalarında turizm adeta safdışı bırakılmış...
Şimdi...
Biz öyle zannediyoruz ki, böyle bir manzaranın ortaya çıkması bile-isteye olmamıştır; ama bu demek değildir ki; telafisi de mümkün olmasın!..
Öyle ya!
Önümüzde EYOWF 2017 var...
Onu da geçtik...
Erzurum artık dünyaca ünlü bir kış turizm merkezi ve herkesin çabası ise, bu şehre dünyanın dört bir yanından turist çekebilmek, öyle değil mi?
Elbette öyle...
O halde ne yapmak lazım?
Şöyle ki;
Basit gibi görünen bu tip aksaklıkları ortadan kaldırmamız ve bir turizm şehri olduğumuza önce "kendi kentimizi" inandırmamız lazım... Kısacası; o tabelaları bir revizyona tabi tutup, turizm kenti Erzurum'a yakışır bir hale sokmamız lazım, vesselam!..